DOLAR 32,2053 -0.22%
EURO 35,1156 -0.22%
ALTIN 2.498,171,32
BITCOIN 2157988-0,05%
İstanbul
20°

KAPALI

kadınız

kadınız

24 Nisan 2024 Çarşamba

HER 10 HAMİLELİĞİN 1’İ RİSKLİ!

HER 10 HAMİLELİĞİN 1’İ RİSKLİ!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Hamilelik döneminde her kadının tek dileği bebeğini sağlıklı bir şekilde kucağına almak oluyor kuşkusuz. Ancak bazı hamileliklerde, risk oluşturan çeşitli etkenler nedeniyle anne adayının ve karnındaki bebeğin sağlığı, hatta hayatı tehlikeye girebiliyor.

Günümüzde her 10 hamileden 1’inin ‘riskli’ grupta yer aldığı belirtiliyor.   Risk oluşturan etkenlerin bazıları hamilelik sürecinde ortaya çıkarken, bir kısmı ise  hamilelik öncesinde zaten mevcut oluyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Hüsnü Görgen,   bu nedenle her kadının hamile kalmayı planladığında mutlaka hekime başvurması gerektiğine dikkat çekerek, “Hamileliğin normal ve bebeğin sağlıklı gelişmesi için anne adayına ait sağlık sorunları varsa bunların hamilelikten önce tespit edilmesi ve tedaviye başlanması çok önemlidir. Ayrıca, anne adayı   kalp, tansiyon veya diyabet hastası ise bu hastalıkların hamile kalınmadan önce kontrol altına alınmaları gerekir” diyor. Düzenli aralıklarla yapılan hamilelik takiplerinin yaşamsal önem taşıdığına işaret eden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Hüsnü Görgen, “Her genel kontrollerde;  kilo takibi, tansiyon ölçümü, karın büyüklüğünün değerlendirilmesi, bebeğin kalp atışlarının tespiti, ödem, bebeğin anne karnındaki pozisyonu, ultrason ile bebeğin gelişimi, plasenta (eş) ve amnios suyu değerlendirilir. Yüksek riskli anne adayları hekimlerinin tavsiyeleri doğrultusunda daha sık ve yakın takibe alınmaktadır. Günümüzde risk grubundaki anne adayları, düzenli takip ve tedavi sayesinde sağlıklı bir hamilelik süreci ve doğum gerçekleştirebilmektedir” bilgisini veriyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Hüsnü Görgen, riskli hamileliğe yol açan bazı etkenleri anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu!

Bebeğin plasentası ile ilgili sorunlar

Bazı anne adaylarında bebeğin plasentası rahmin içine değil alt kısmına yerleşiyor ve doğum kanalını kapatıyor. ‘Plasenta previ’ olarak adlandırılan bu durumun en önemli bulgusu ağrısız vajinal kanama oluyor.  Hamilelik takiplerinde  ultrasonografik inceleme ile belirlenebilen plasenta previ, bazen fazla kanamaya neden olarak annenin ve bebeğin hayatını tehdit edebiliyor. Kanamanın kontrol edilemediği durumlarda doğumun sezeryan ile acil olarak gerçekleştirilmesi gerekiyor.
 

Çoğul hamilelik

Çoğul hamilelikte; gebelik zehirlenmesi (preeklempsi), bebekte gelişim geriliği, doğumsal anomaliler ve erken doğum gibi riskler sık görülüyor.  Bu riskler  anne adayının sigara alışkanlığı, bazı ilaçların kullanımı ve sistemik hastalıkların varlığında daha da artabiliyor. Prof. Dr. Hüsnü Görgen, tüm bu zorluklara rağmen düzenli kontroller ve gelişmiş yeni doğan üniteleri sayesinde, ikizlerin yüzde 90’dan fazlasının dünyaya sağlıklı olarak geldiklerini belirtiyor.

Geç veya erken yaş hamilelikleri

Özellikle 40 yaşından sonra oluşan hamileliklerde ciddi bir sorun olan hipertansiyon, gebelik diyabeti, erken doğum, anne karnında bebek kaybı, doğum öncesi ve sonrası dönemde gelişebilen kalp yetmezliği, doğum sonrası kanamalar, plasental anormallikler, erken veya ölü doğum gibi tablolar daha sık yaşanıyor. Bunların yanı sıra anne yaşının ilerlemesiyle birlikte hamilelikte diğer sistemik hastalıkların gelişme riski de artıyor. Erken yaşta oluşan hamilelikler de anne ve bebeğin hayatını tehdit edebiliyor. Özellikle 15-19 yaş arasında, yani adolesan döneminde anne adayının vücudunun tam gelişmemiş olması ve yetersiz beslenme ile sigara alışkanlığı gibi etkenler ciddi risk oluşturuyor. Örneğin, erken yaş hamileliklerde preeklampsi riski artıyor.

Gebelikte preeklampsi

Daha önce kan basınçları normal olan anne adayında, hamileliğin 20. haftasından sonra tansiyon yükselmesiyle (140/90 üzeri) birlikte idrarda protein atılımı varsa, bu tabloya preeklampsi, toplumdaki bilinen adıyla ‘gebelik zehirlenmesi’ deniyor. Sebebi belli olmayan bu hastalık çok ciddi sorunlardan, hatta gebeliğe bağlı anne ölümlerinin yüzde 14’ünden sorumlu oluyor. Ayrıca bebekte   erken doğuma bağlı prematürite, gelişme geriliği ve oksijen azalması nedeniyle nörolojik sorunlara yol açabiliyor.   Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Hüsnü Görgen, düzenli hamilelik takiplerinin gebelik zehirlenmesine erken tanı konulmasında kilit rol üstlendiğine işaret ederek, “Preeklampsi tanısı konulduktan sonra anne ve  bebek yakın takibe alınmaktadır. Hafif preeklamptik hamileler takip edilerek 37. hamilelik haftasından sonra doğum gerçekleştirilmektedir. Ağır preeklamptik anne adayları ise hastaneye yatırılarak hem tedavi edilir hem de doğum planlaması yapılır” diyor.

Kalp hastalıkları

Günümüzde kalp hastalığı olan kadınların birçoğu hamilelik sırasında dikkatli takip ve gerekli önlemler alındığında, sağlıklı çocuk sahibi olabiliyor. Ancak kendisinin ve bebeğinin hayatını riske atacak ağır kalp hastalığı varsa, önce bu sorunun tedavi edilmesi gerekiyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Hüsnü Görgen, hamileliklerde başlıca iki nedenle kalp hastalığı görülme riskinin arttığını belirterek, sözlerine şöyle devam ediyor: “Bu artışın birinci nedeni, tıptaki ilerlemeler sayesinde doğumsal kalp hastalığı olan kadınların daha fazla hamile kalabilmeleri. İkincisi ise hamile kalma yaşının ileri yaşlara kaymasıdır. Hamileliğin ilk üç ayında kalbin yükü artmaya başlar ve doğum sırasında da dolaşım sisteminde ani değişiklikler yaşanır. Bunun sonucunda anne ve bebeğin sağlığını, hatta hayatını tehdit edecek tablolar gelişebilmektedir. Örneğin, kalp hastalığı olan anne adaylarının bebeklerinde gelişim geriliği ve prematüre doğum riski artmaktadır. Dolayısıyla kalp hastalığı olan hamilelerin daha sık izlenmeleri yaşamsal önem taşımaktadır” diyor.

Diyabet

Hamilelik öncesinde diyabeti olan hastalarda kan şekerinin kontrol altında olmasının son derece önemli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Hüsnü Görgen, “Hamilelikte kan şekerinin kontrol altında olmadığı tablolarda doğumsal anomaliler daha çok görülmektedir. Hamilelik döneminde diyabet nedeniyle oluşan retinopati (gözdeki bozukluk) daha da kötüleşebilir. Diyabet hastalığına bağlı böbrek problemleri olan kadınlarda yüksek tansiyon ve böbrek fonksiyonlarında bozulma gelişebilmektedir. Bu nedenle kan şekeri kontrolü son derece önemlidir” diyor. Daha önce diyabet hastalığı olmayan kadınlarda ilk kez hamilelik sırasında şeker metabolizmasında bozukluk görülmesi ise ‘gestasyonel diyabet’ olarak tanımlanıyor. Prof. Dr. Hüsnü Görgen, tanı konulmayan ve takip edilmeyen gestasyonel diyabetli anne adaylarının bebeklerinde problem çıkma riskinin normal hamilelere oranla 2 kat arttığını belirterek, “Birçok hastada dengeli bir diyetle kan şekeri kontrol altına alınabilmektedir. Diyete rağmen kan şekerinin ayarlanamadığı durumlarda ise insülin kullanmak gerekebilir” diyor.Kan Uyuşmazlığı

Annenin kan grubu Rh negatif, babanın kan grubu Rh pozitif olduğunda bebeğin kan grubu Rh pozitif olabiliyor. Bu durumda anne ve bebeğin kan grupları farklı olacağı için kan uyuşmazlığı gelişebiliyor. Annenin kanı RH proteinini yabancı olarak algılayınca bağışıklık sistemi RH pozitif faktörüne karşı antikor üretiyor, yani savunmaya geçiyor. Bu tablo ise bebekte ciddi sorunlara yol açabiliyor. Prof. Dr. Hüsnü Görgen, annede antikor oluşumunu önlemek için bu durumlarda anneye aşı yapılması gerektiğini belirterek, “Aşı yapılmayan ve antikor oluşumu ile duyarlılık kazanan annelerin bir sonraki hamileliklerinde bebekte kansızlık ve beyin hasarı gibi ciddi sorunlar oluşabilmektedir. Dolayısıyla  ilk hamilelik muayenesinde annenin kan grubu mutlaka öğrenilmeli ve anne kan grubunda antikor oluşup oluşmadığı test edilmelidir“ diyor.

 Bebekte gelişim geriliği

Hamilelik sürecinde bazı bebeklerde görülen gelişim geriliği ciddi sorunlar oluşturabiliyor. Çoğul hamilelik, kötü beslenme, annenin kalp veya diyabet hastalığı, hipertansiyon, sigara alışkanlığı, alkol veya ilaç kullanımı, bebeğin kalp hastalığı veya doğumsal anomalileri ile kanama hastalıkları gibi etkenler bebekte gelişme geriliğine neden olabiliyor. Gelişim geriliğine bağlı olarak; organlarda sakatlık, doğumsal anomaliler, çocukluk döneminde düşük zeka, öğrenme ve davranış bozuklukları ile nörolojik bozukluklar görülebiliyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Hüsnü Görgen, “Bebekte gelişim geriliği saptandığında, bebeğin anne karnında yakın takibi gerekmektedir. Ultrasonografi ve Fetal Kalp Monitorizasyonu (NST) gibi takip yöntemleriyle anne karnında artık sıkıntı saptanan bebeklerin doğumuna karar verilmektedir” diye konuşuyor. 

Devamını Oku

“Astımlı bireyler polen alerjisine dikkat etmeli”

“Astımlı bireyler polen alerjisine dikkat etmeli”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Polen alerjisinin bahar aylarında artış gösterdiğine dikkat çeken VM Medical Park Ankara Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Filiz Çimen, “Polenlerin ilkbahar ve yaz aylarının başında gün içinde özellikle sabah erken saatlerde ve öğlenleri yoğun olarak bulunurlar. Yağmur yağdıktan sonraki ilk birkaç saat ve akşam saatlerinde ise polen yoğunluğu büyük oranda azalmaktadır. Polen alerjisi olan kişilerde burunda alerjik rinit belirtileri görülebilir ve astımlı hastalarda atak başlayabilir” dedi.

VM Medical Park Ankara Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Filiz Çimen, bahar mevsiminin gelişiyle polen alerjisi konusunda açıklamalarda bulundu.

Polenin ne olduğunu anlatan Doç. Dr. Çimen, “Polenler (çiçek tozları) protein yapıda bitkilerin erkek üreme yapıları olup solunum yolu alerjisinin başlıca nedensel ajanıdır.  Polenler insan vücuduna üst solunum yolu mukozası yoluyla girerek alerjik duyarlılığa neden olurlar. Polen taneleri gözle görülemeyecek kadar küçük olup bir polen tozunda binlerce polen tanesi bulunabilir ve rüzgar ile çok uzak yerlere kolayca taşınabilirler. Polenler genellikle çiçeklenme mevsiminin başlangıcından 1-3 hafta sonra zirveye ulaşır; bu dönem Mart sonundan Mayıs ayı sonuna kadar sürer. Her yıl farklı tip bitkiler kendileri için uygun sıcaklık ve nem oranına sahip mevsimlerde polenlerini çevreye bırakırlar.   Günümüzde iklim değişiklikleri nedeni ile polen alerjisi mevsimi uzamıştır” diye konuştu.

HAVA ŞARTLARINA GÖRE FARKLILIK GÖSTEREBİLİR

Polenlerin yoğun olduğu yerlerden bahseden Doç. Dr. Çimen, “Polen mevsimleri ve yoğunlukları; bölgenin bitki örtüsü, o sene aldığı yağışlar ve sıcaklık gibi hava şartlarına göre şehirden şehre farklılık gösterebilmektedir. Örneğin, çoğu ağaç polenleri kış sonu ve ilkbahar başında atmosferde yoğun iken, çayır (çimen) ve tahıl polenleri ilkbaharda ve yaz mevsimi başında, yabani ot polenleri ise yaz mevsimi sonu ve sonbaharda daha yoğun olarak bulunurlar. Polen alerjisi olan kişilerde burunda alerjik rinit belirtileri görülebilir ve astımlı hastalarda atak başlayabilir” şeklinde konuştu.

BURUNDA AKINTI GÖRÜLEBİLİR

Doç. Dr. Çimen, polen alerjisinin genel belirtileri şu şekilde sıraladı:

  • Gözlerde kaşıntı, sulanma, kızarıklık, şişlik görülebilir.
  • Burunda kaşıntı, akıntı, tıkanıklık, hapşırık olabilir.
  • Öksürük, hırıltı, nefes darlığı gibi bulgular ortaya çıkabilir. 
  • Nadiren ciltte kaşıntı, ürtiker görülebilir.

POLENLERDEN KORUNMA ÖNERİLERİ

Polenlerden nasıl korunabileceğimizi söyleyen Doç. Dr. Çimen, “Polenler özellikle sabah erken saatlerde ve öğle saatlerinde yoğun olarak bulunurlar. Yağmur yağdıktan sonraki ilk birkaç saat ve akşam saatlerinde polen yoğunluğu büyük oranda azalmaktadır” dedi.

Doç. Dr. Filiz Çimen, polenlerin yoğun olduğu mevsimlerde dikkat edilmesi gerekenleri şöyle sıraladı:

  • Özellikle sabah ve öğle saatlerinde kuru ve rüzgârlı havalarda zorunlu değilse dışarı çıkmayın.
  • Polen sezonunda, polen sayımının yüksek olduğu günlerde dışarı çıkmaktan kaçının. 
  • Açık hava aktivitelerinde bulunmayın veya en aza indirin. Sportif faaliyetler için kapalı alanlar tercih edilmelidir.
  • Çim biçmekten ve polen mevsiminde parkta oturmaktan kaçının. 
  • Siperli şapka, gözlük kullanın. Dışarı çıktığınızda maske takın
  • Uzun kollu ve bacaklı giysiler giyinin. Eve girince giysilerinizi değiştirip bol su ile duş alın veya saçınızı ve yüzünüzü bol su ile yıkayın.
  • Evinize ya da aracınıza polen girmesine izin vermeyin. Kapı ve pencerelerinizi özellikle polenlerin yoğun olduğu saatlerde kapalı tutun.
  • Çamaşırlarınızı polen mevsiminde ev içerisinde kurutun.
  • Evde ve arabanızda polen filtreli klima kullanabilirsiniz. Havalandırma filtrelerini sıkça temizleyin. Arabanızı kullanırken camlarının açık olmamasına dikkat edin. 
  • Bol sıvı tüketip C vitamini alın.
  • Polen mevsiminde tatil yapılacak ise olabildiğince yüksek yerlerde, kurak yaylalarda ve kıyılardan uzakta yapın.

İLAÇ TEDAVİSİ TERCİH EDİLEBİLİR

Tekrarlayan polen alerjisi olanların, şikâyetleri başlamadan önce mevsim öncesi alerjik hastalıklara yönelik koruyucu ilaçlar kullanması gerektiğini belirten Doç. Dr. Filiz Çimen, “İlaç tedavisine rağmen inatçı şikâyetleri olan, şikâyetleri çok uzun süre devam eden hastalar için alerji aşıları düşünülebilir” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Devamını Oku

YEŞİLAY KAMP LİDERİ YETİŞTİRME PROGRAMI BAŞVURULARI BAŞLADI

YEŞİLAY KAMP LİDERİ YETİŞTİRME PROGRAMI BAŞVURULARI BAŞLADI
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Yeşilay gönüllülerinin yetkinliklerini güçlendiren en önemli faaliyetlerden biri olan “Kamp Lideri Yetiştirme Programı”na başvurular başladı. 21-26 Mayıs 2024 tarihleri arasında Eskişehir THK İnönü Havacılık Merkezi’nde düzenlenecek “Kamp Lideri Yetiştirme Programı”na katılmaya hak kazananlar ön değerlendirmenin ardından yapılacak mülakatlar ile belirlenecek.

Yeşilay, düzenlediği gençlik ve gönüllülük kamplarında, ihtiyaca göre dönemsel olarak görevlendirilmek üzere kamp liderleri yetiştireceği programın başvurularını açtı. 

22-35 yaş arasında, Yeşilay’ın misyon ve vizyonuna uygun yaşayan, iletişimi ve insan ilişkileri güçlü, Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Akran Uygulayıcısı/Formatörü olup eğitim vermiş ve en az 1 yıldır Yeşilay gönüllüsü olanlar arasından seçilecek lider adayları, eğitimin sonunda Yeşilay’ın tüm kamplarında görev alabilecek yetkinliğe erişecek.

YEŞİLAY KAMP LİDERLERİNİ ARIYOR 

https://www.yesilay.org.tr/tr/haberler/yesilay-kamp-lideri-yetistirme-programi adresi üzerinden 1 Mayıs 2024 tarihine kadar devam edecek başvuruların ve 2-3 Mayıs 2024 tarihlerinde yapılacak ön değerlendirmelerin ardından başvuru yapan kişilere olumlu/olumsuz dönüş sağlanacak. 6-10 Mayıs 2024 tarihleri arasında ise mülakatlar yapılacak. Mülakatlar online olacak.Mülakatlar sonucunda programa katılmaya hak kazananlar, 21-26 Mayıs 2024 tarihleri arasında Eskişehir THK İnönü Havacılık Merkezi’nde yapılacak kampa katılabilecek. Ulaşım ve konaklama masrafları Yeşilay tarafından karşılanacak.   

Lider Yetiştirme Eğitim Programı’nın katılımcıları, altı gün boyunca,“Yeşilay kamp modeli eğitimi”, “kamp organizasyonu ve planlama”, “güvenlik ve acil durum yönetimi”, “iletişim ve kültürel çeşitlilik”, “ekip yönetimi ve liderlik”, “zaman yönetimi”gibi eğitimlerle kampçılık hakkında a’dan z’ye bilgi sahibi olacaklar. 

Yeşilay Hakkında

1920 yılında faaliyetlerine başlayan, dünyanın önde gelen sivil toplum kuruluşlarından biri olan Yeşilay; insan onurunu ve saygınlığını temel alır. Tüm toplumu ayrım gözetmeden zararlı alışkanlıklardan korumak için çalışır. Millî ve ahlaki değerleri önceler. Ulusal ve uluslararası düzeyde önleyici ve rehabilite edici halk sağlığı ile savunuculuk çalışmaları yürütür. Alkol bağımlılığıyla mücadele hedefiyle kurulmuş; kuruluşundan günümüze bağımlılık türleri artıkça Yeşilay’ın tüzüğüne yeni çalışma alanları eklenmiştir. Alkolden sonra; tütün, madde, kumar ve teknoloji bağımlılığı mücadele alanlarına dâhil olmuştur.

Türkiye genelinde 120 Yeşilay şubesi, dünya genelinde 97 Ülke Yeşilayı bulunmaktadır. 2015 yılında kurulan Yeşilay Danışmanlık Merkezleriyle (YEDAM) bağımlı bireylere ve yakınlarına ücretsiz ayaktan psikososyal destek hizmeti verilmektedir. Türkiye’nin 81 ili ve KKTC’de olmak üzere toplam 107 YEDAM bulunmaktadır. YEDAM’a 115 Danışma Hattı üzerinden ulaşılabilmektedir.

Türkiye’ye özgü bir bağımlılık rehabilitasyon sistemi olan her biri 40’ar yataklı Yeşilay Rehabilitasyon Merkezleriyle Bursa ile Diyarbakır’da alkol ve madde bağımlısı bireylere yatarak hizmet verilmektedir.

Toplumu bağımlılıklardan korumak ve bilinçlendirmek için yaptığı çalışmalarından dolayı Yeşilay, 1934 yılından bu yana “Kamuya Yararlı Cemiyetler” arasında yer almaktadır. “Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi (ECOSOC) Özel Danışmanlık Statüsü”ne ve “Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı (EFQM) Türkiye Mükemmellik Ödülü”ne sahiptir.

Devamını Oku

BAYRAMDA DİŞLERİ KORUMANIN PÜF NOKTALARI

BAYRAMDA DİŞLERİ KORUMANIN PÜF NOKTALARI
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ramazan bayramının gelmesiyle beraber şeker ve tatlı tüketimi artıyor. Bayram ziyaretlerinde tüketilen ikramlıklar fazla şeker içerdiğinden ağız içinde asidik bir ortam oluşturarak dişlerde çürük oluşumuna neden oluyor. Bayram boyunca şekerli ve asitli gıda tüketimine dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Avrupa Estetik Diş Hekimliği Akademisi Üyesi, Divas in Dentistry Türkiye Temsilcisi Güzin Kırsaçlıoğlu, bayramda tatlı ve şeker tüketiminin hemen ardından su içmek veya şekersiz sakız çiğnemenin, asidik ortamı azaltmaya yardımcı olarak çürük oluşumunun önüne geçtiğini vurguluyor.

Ağızda bulunan bakteriler çoğunlukla dişlerin ve dilin üzerinde yer alıyor. Özellikleri açısından şekerli ve unlu yiyeceklerin ağızda kalan artıklarından asit oluşabiliyor. Bu asitler dişlerin mineral dokusunu çözerek dişin minesinin bozulmasına ve diş çürüğünün başlamasına neden oluyor. Ramazanda, ağız bakımının aksaması ve fazla şeker, çikolata, lokum gibi yiyeceklerin tüketilmesiyle ağız ve diş problemleri daha sık görülüyor.

ŞEKERSİZ SAKIZ ÇÜRÜK OLUŞUMUNA ENGEL OLABİLİR 

Bayramlarda ağız ve diş sağlığının önemine vurgu yapan Avrupa Estetik Diş Hekimliği Akademisi Üyesi, Divas in Dentistry Türkiye Temsilcisi Güzin Kırsaçlıoğlu, “Çürükler diş özüne zarar vererek diş çürümesine yol açar ve diş ağrısına neden olur. Diş çürüğünün belirtileri arasında ağız kokusu, zonklama şeklinde ağrı ve sıcak-soğuk hassasiyeti yer alıyor. Çürük sebeplerinin başında ise, düzenli ağız temizliğinin yapılmaması, tükürük kalitesi ve içeriği, diş yapısı ve beslenme yer alıyor. Diş çürüğü tedavi edilmediğinde genişleyebiliyor ve günlük yaşamı olumsuz etkileyebiliyor. Özellikle bayramda artan şekerli, karbonhidratlı ve asitli yiyecek tüketimi ile beraber dişlerde çürükler de çoğalıyor.  Diş çürümesinin önüne geçebilmek için; ağız bakım ürünleri bilinçli kullanılmalı, şekerli ve asitli yiyeceklerin tüketimine dikkat etmeli, tüketildiğinde hemen dişleri fırçalamalıyız. Fırçanın olmadığı durumlarda ağız çalkalanmalı ya da şekersiz sakız çiğnenmeli ” ifadelerini kullandı. 

Devamını Oku

Ülkü Ocakları Ateşi Ümraniye’de Gençleri Aydınlattı: Türk Gençlik Şöleni’nde Kültür ve Kardeşlik Rüzgarı

Ülkü Ocakları Ateşi Ümraniye’de Gençleri Aydınlattı: Türk Gençlik Şöleni’nde Kültür ve Kardeşlik Rüzgarı
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ülkü Ocakları Ümraniye İlçe Başkanlığı 18 Şubat 2024 Pazar günü Ümraniye Atakent mahallesinde bulunan Şehit Kaymakam Muhammed Fatih Safitürk Kültür Merkezi’nde düzenlemiş olduğu konserin yankısı tüm Ümraniye’de ve İstanbul’da sürüyor bu muhteşem organizasyonun tertibi ile alakalı Ocak Başkanı Oğuzhan Coşkun bir teşekkür metni yayınladı.

Oğuzhan COŞKUN’un teşekkür metninde şu ifadelere yer verildi;

Ülkü Ocakları Ümraniye İlçe Başkanlığı olarak düzenlediğimiz “Türk Gençlik Şöleni” adlı konserimiz büyük bir heyecan ve coşkuyla yapıldı. Etkinliğimiz, her yaştan vatandaşımızın büyük ilgisini kazanarak konser alanımız hınca hınç dolduruldu. Türk-İslam kültürünün esintisi eşliğinde tam bir kurultay havasında geçmesini sağlayan alanımıza teşrifleri ile konserimize heyecan katan bütün vatandaşlarımıza teşekkür ederim. Ortaöğretim teşkilatımızın yürüyüşü ile başlayan konserimizde sahne alan Sanatçılarımız İlyas ÖZTÜRK ve Ali KINIK’a çoşku ve enerji dolu sahne performansları için çok teşekkür ederim.

Konser etkiliğimizde bizleri yalnız bırakmayan başta Ülkü Ocakları İstanbul İl Başkanımız Sayın Alparslan Doğan Bey olmak üzere diğer katılımcılar Ümraniye Belediye Başkanımız Sayın İsmet Yıldırım Bey, Ülkü Ocakları Kırklareli İl Başkanı Sayın Uğurcan Özer Bey, Milliyetçi Hareket Partisi Merkez Yürütme Kurul Üyesi Sayın Cüneyt Göz Bey, Milliyetçi Hareket Partisi Merkez Yürütme Kurul Üyesi Sayın Şahin Gürz Bey, Milliyetçi Hareket Partisi Ümraniye İlçe Başkanımız Sayın Seyfi Sönmez Bey, Milliyetçi Hareket Partisi Çekmeköy İlçe Başkanı Sayın Tahsin İnce Bey, Türk Kamu Sen İl Başkanı Serhat ÇELİK Bey, Türk Eğitim-Sen 3 No’lu Şube Başkanı Sayın Caner Kıran Bey, TÜRKAV İl Başkanı Sayın Zeki Severoğlu Bey ve birbirinden değerli Bölge Ocak Başkanlarımız, isimlerini tek tek sayamadığım ilçemizin güzide Sivil Toplum Kuruluşları Temsilcileri, Muhtarlarımıza, Okul Müdürlerimize, Dernek Başkanlarımıza ayrı ayrı teşekkür ederim.

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.